AB Yeşil Mutabakatı ile birlikte , zaten gündemde olan çevrecilik ve çevrenin korunarak iyileştirilmesi ,her sektörün üzerinde durduğu önemli bir konu haline geldi. Süreç içerisinde finans sektörü de , yeşil ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma sürecinde önemli bir dönüştürücü rol üstlenecek. Tüm dünyada yeşil finansal araçlar ve yeşil finans piyasaları hızlı bir gelişim ve değişim göstermeye başladı bile.
Yapısı itibariyle doğrudan çevre kirliliği yaratan ürünler üretmeyen ve asıl fonksiyonu aracılık hizmeti olan bankacılık sektöründe ‘’Yeşil Ekonomi’’ kavramına olan ilgi beklenenden hızlı bir şekilde artıyor. Her endüstri kendi yeşil girişimleiyle yoğun bir şekilde ilerlerken ; bankaların iş birliği yaptığı kuruluşlar, kredi verdiği sektörler ve gerçekleştirdikleri işbirlikleri ile dolaylı olarak çevreyi etkilediği apaçık ortada. Yeşil Bankacılık ile bankacılık sektörünün hem kendi işlemlerinde hem de bu sistemde kullanılan araç-gereç ve donanımların da çevreye uyumlu ve sürdürülebilir olması amaçlanmakta. Yeşil ekonomi, çevresel riskleri azaltan , sürdürülebilir, düşük karbonlu, kaynak verimliliği yüksek ve toplumsal açıdan kapsayıcı bir ekonomiye geçiş sağlanmasını hedeflemekte. Küresel ve ülke düzeyinde eşitlik ve adalet saglanmasıda politik tarafı. Kamusal ve özel yatırımların enerjı ve kaynak verimliliğini arttırması, karbon emisyonlarını ve kirliliği azaltarak ekonomide gelir ve istihdam yaratmasının da esitlik ve adalet politikasının yansıması olacağı söylenebilir. Yeşil ekonominin bu çerçevede toplumun refahını arttırırken sosyal eşitsizliği gideren çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları yok etmesi bekleniyor. Yeşil bankacılık ise, çevre dostu uygulamaları teşvik etmek ve bankacılık faaliyetlerinden kaynaklanan karbon ayak izini azaltmak ile işe başladı.Birçok işletme yaptıkları işlerle ilgili olarak çevreci olduklarını ifade etseler de ,belli standartlara ulaşmış değiller. 2000 yılı sonrasında , ekonomik büyüme yaklaşık bir milyar insanın aşırı yoksulluktan kurtarılmasına yardımcı olurken, aynı zamanda dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin yoksulluk sınırının altında olduğu, 1.1 milyar kişi elektriğe ve 2.5 milyar kişi de sağlık hizmetlerine ulaşamadığı bir gerçek .Dolayısıyla global kapsayıcı bir büyümeden söz etmek çok mümkün değil. Bu doğrultuda ülkeler enerjiden gıdaya her alanda sürdürülebilir alternatifler aramakta ve yeşil ekonomiye geçişi hedeflemekteler.
Çevreye doğrudan bir etkisi olmamakla birlikte ilişki içinde olduğu diğer sektörler itibarıyla finans piyasalarının da yeşil ekonomiye katkıda bulunması planlanıyor. Bankacılık sektörü, kendi iç operasyonları ile çevreyi büyük ölçüde etkilemese de, ekonomik büyüme ve gelişmeden etkilenerek ,ekonomik büyümenin doğasında değişmeye neden olmakta.Çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk yatırımlarına ön ayak olarak , kendi faaliyetleriyle değil müşterilerin faaliyetlerine etkisi ile cevresel faktör yaratacak
Görünen o ki ; Onumuzdek sürecte, Sektörün emisyon ve çevre kirliliği konularında enerji kullanımı, kâğıt ve su gibi iç çevresel etkileri düşük seviyede seyretse de , bankacılık sektörü ekonomik kalkınma ile çevre koruma arasında arabulucu rolunde olacak.Yeşil Bankacılığın bir parçası olarak yeşil finansman, kaynak verimliliği ve düşük karbonlu sanayilere, yani genel olarak yeşil sanayi ve yeşil ekonomiye geçişe kredi ve finansmanlarıyla büyük katkı sağlayacak.